Karabük, Yaşayan Miras Festivali’yle Şenlendi!

Karabük, Yaşayan Miras Festivali’yle Şenlendi!


Yaşayan Miras Festivali 3-5 Nisan 2025 tarihlerinde Karabük’te düzenlendi. Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın destekleriyle, Karabük Valiliği, Karabük Belediyesi ve Mustafa Baştan Kültür ve Sanat Derneği iş birliğinde düzenlenen Karabük Yaşayan Miras Festivali, Türkiye’nin dört bir tarafından gelen Yaşayan İnsan Hazinelerini; Somut Olmayan Kültürel Miras Taşıyıcılarını sanatseverlerle buluşturdu. Üç gün süren Festival etkinlikleri kapsamında Karabük’te geleneksel sanatlar/zanaatlar atölyeleri, sergiler ve muhtelif kültürel etkinlikler düzenlendi.

.
.
.
Önceki slayt
Sonraki slayt

Geleneksel Okçuluk, Ahşap Oyuncak Yapımı, İpek Dokumacılık.

Karabük Yenişehir Parkı’nda gerçekleştirilen kültür ve sanat şöleninde Ahşap Kilit Yapımı, Ahşap Basmacılık/Yazmacılık, Geleneksel Okçuluk, Tosya Bıçağı, Mücevher Sâdekârlığı, Deri İşleme, Telkârî, Baston/Âsâ Yapımı, Çini, Filografi, Cam Altı Resim, Cam Üfleme, Tel Kırma/Tel Sarma, Kaligrafi, Bitkisel Örücülük, Naht Sanatı, İpek Dokuma, Ahşap Oyuncak Yapımı,, Tezhip, Minyatür, Ebru, Karagöz ve Kukla gibi sanat ve zanaatlarının son temsilcileri her biri diğerinden âlâ keyfiyeti hâiz ürün ve eserlerini sanatseverlerin irfanına arz etti. Böylelikle Yaşayan İnsan Hazineleri, Yaşayan Miras Festivali’nde hünerlerini sergiledi.

Amaç, Unutulmaya Yüz Tutmuş Meslek, Sanat ve Zanaatları Gelecek Kuşaklara Aktarmak

Yaşayan Miras Festivali’nde, Kültür ve Turizm Bakanlığı Kültürel Miras Taşıyıcısı unvanını alan ustalar unutulmaya yüz tutmuş meslek, sanat ve zanaatları tanıtarak gelecek kuşaklara aktarmayı amaçladı.

Kültür ve Turizm Bakanlığı nezdinde Karabük’te üç günlük müstesna kültürel bir sığınma sahnesi mahiyetinde icra edilen Yaşayan Miras Festivali’ne destekleri sebkat eden tüm kuruluşları ve Yaşayan İnsan Hazinelerini tebrik ediyoruz. Yazımızda bu vesileyle Kültür ve Turizm Bakanlığı Yaşayan İnsan Hazineleri’ne mufassalan nazar edeceğiz.

Ustasız Sanatkâr Olunamaz

Geleneksel sanatlarımız, her bir asırda hakikatli ustaların rehberliğinde elden ele yeni eserler, isimler ve anlamlar kazanarak istikrarlı yolculuğunu sürdürüyor.

Usta, hemen her sanat ve zanaat dalında olduğu gibi öz sanatlarımızın vazgeçilmez, aslî unsurudur. Usta, üstadından öğrendiklerini kendine hiçbir bilgi kırıntısı saklamadan çırağına, kalfasına öğretmekle mükelleftir. Bunun içindir ki “Malın zekâtı kırkta bir, ilmin ve sanatın zekâtı yüzde yüzdür.” denilmiştir. Geleneksel sanatların en önemli unsuru malum olduğu üzere ustadır. Ve dahi öz sanatlarımız alanında hakikatli bir ustadan tefeyyüz etmeden sanat icra edilemez. Bahusus ustasız sanatkâr olunamaz.

Sanat Emanettir

Şüphesiz sanat, ustaya tevdî edilen önemli bir emanettir. Hakikatli usta emanetine bihakkın sahip çıkan insan-ı kâmildir. Eser ise ustadan geriye, yüzyıllar sonrasına sarkaçlanan saygı ve hürmete lâyık kutlu bir izdir. Ve dahi mezkûr iz; eser medeniyetimizin hafızasıdır. Hafıza ise her şeyimizdir.

Öz Sanatlarımız Kadim Gelenek üzerine İnşa Edilir

Öz sanatlarımız kadim gelenek üzerine ihlâs, samimiyet, sabır, tevazu ve bin bir gayretlerle inşa ve ihya edilir. Ve dahi “Marifet iltifata tabidir, müşterisiz meta zayidir.” Hakikat üzere sanatını icra eden marifetli sanatkârların, ustaların, üstadların kıymetinin bilinmesi elzemdir. Bu anlayış cemiyetin tüm iç dinamiklerinin bileşen müesseselerinden muhtelif kurumların ve devletin sanat aklına kadar nüfuz etmelidir. Devletin sanat aklı ise Osmanlı asırlarında olduğu gibi sanat ebed müddet olmalıdır. 

Yaşayan İnsan Hazineleri Envanteri

Kurumlar, yerel yönetimler, üniversiteler, STK’lar zaman zaman sanatkârlarımızın marifetlerini takdir etme yönünde uygulamalar ortaya koyuyor. Devletimiz de sanatkâr ustalarımızı manevî yönden taltif ederek Yaşayan İnsan Hazineleri Envanteri’ne dâhil ediyor.

Yaşayan İnsan Hazineleri (YİH), Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın ifadesiyle “Somut Olmayan Kültürel Mirasın belli unsurlarını yeniden yeniden inşa etmek ve yorumlamak açısından gerekli bilgi ve beceriye yüksek düzeyde sahip kişileri” tarif ediyor. Bakanlık bu meyanda belli başlı mikyaslar/sabiteler ortaya koymuş.

YİH En Az 10 Yıldır Sanat ve Zanaatıyla Meşgul Olmalı

Şöyle ki, Yaşayan İnsan Hazinesi (YİH) ilan edilecek olan kişiler bir defa sanat ve zanaatlarını en an 10 yıl boyunca icra etmiş olmalı.

YİH Sanatını Usta-Çırak İlişkisiyle Öğrenmeli

İkinci kriter, YİH’nin sanat ve zanaatını usta-çırak ilişkisi ile öğrenmiş olması. Yani “Sanatkârın mutlaka bir ustasının olması ve sanatını usta-çırak meşki usulüyle öğrenmiş olması lazım gelir” diyor Bakanlık.  Böylelikle Bakanlık, hudâyinâbit sanatçı olunamayacağını vurguluyor.

YİH Bilgi ve Kabiliyetini Eserlerinde Ortaya Koymalı

Bakanlık YİH’nin bilgi ve becerisini uygulamadaki üstünlüğüyle ortaya koymasını da bekliyor. Sanatkâr bu meyanda eserlerini kadim gelenekten beslenerek üretmeli ve YİH’nin çalışmaları mütemadiyen sanat ve estetik açıdan belli bir seviyenin üzerinde olmalı.

YİH Konusunda Ender Bulunan Bilgiye Sahip Olmalı

YİH envanterine dâhil edilecek sanatkâr için bir diğer ölçü, konusunda, uzmanlık alanında, sanat, zanaat mektep ve meşrebinde ender bulunan bilgilere sahip olması. Böylesi bilgiler malum olacağı üzere usta-çırak yöntemiyle sanat/zanaat meşk edilerek öğrenilebilir. Geleneksel sanatlarda ustası olmayan birinin icra ettiği sanat/zanaat dalıyla ilgili ender bulunacak bilgilere sahip olması imkân dâhilinde değildir.

Diğer Bir Kıstas: Kişi Veya Grubun Yaptığı İşe Kendini Adamışlığı

Bakanlık, YİH olarak belirlenecek şahsın ya da topluluğun yaptığı işte, icra etmekte olduğu sanatta/zanaatta adanmışlık da görmek istiyor. Bilineceği üzere hemen her alanda adanmışlık olmadan başarıdan söz etmek mümkün değildir.

Kişi veya Grubun Bilgi ve Becerilerini Geliştirme Yeteneği

YİH kriterlerinden biri de kişi veya grubun bilgi ve becerilerini geliştirme yeteneği. Söz konusu yeteneği Bakanlık “sanatın toplumla buluşmasını sağlayacak yenilikler içermesi” şeklinde tarif ederek bir nevi “halka mâl olmak” önemlidir diyor.

Son Kıstas: Çırak Yetiştirmek

Bakanlık, Yaşayan İnsan Hazinesi adayı olarak gösterilecek sanatkârların/zanaatçıların veya grupların, becerilerini çıraklara aktarması gerektiğine vurgu yapıyor. Geleneksel sanatlarımızın gelişmesi, gelecek kuşaklara hüvesi hüvesine milimi milimine aktarılabilmesi için çırak yetiştirmek elzemdir. Çırak, ustasını geçecek ki sanat/zanaat, bir adım öte medeniyetimizin sanat ebed müddet felsefesi de mütemadiyen yücelsin ve yükselsin.

Kültür ve Turizm Bakanlığı şimdiye kadar Geleneksel Taş işlemeciliği ve Taş Model Eşya Yapımcılığı’ndan Kutnu Dokumacılığı’na; Karagöz Sanatı’ndan Kazaziye Ustalığı’na ve Semercilik Geleneğine kadar onlarca farklı uzmanlık alanlarında  geleneksel sanat ve zanaatlarımıza, öz kültürümüze hizmetleri geçmiş bulunan kişi ve grupları Yaşayan İnsan Hazinesi olarak ilan etti.

Önce Ustaların Gönüllerine Çarpar Güzellikler

İnsan ahsen-i takvim üzere yaratılmıştır. Yani en güzel kıvamda... Onun için güzel görür, güzel söyler ve güzel eyler. Önce ustaların gönüllerine, gözlerine, ellerine çarpar güzellikler, ustalar ikliminde, kabiliyetle, emekle, azimle, gayretle ve sabırla tanışır, yoğrulur, ardından sanata, zanaata, esere dönüşür. O zaman biz, usta bir el tarafından çekilmiş, edalı bir celî sülüs elifin önünde dalıp gideriz. Bir ata vurulacak eyerin koşum takımlarının bakır kakmalarında ruhumuzun ışıltılarını görürüz. Bir tezhibin paftalarında dağılıp, karışır gideriz ötelere ve ötelerin ötesine. Bir çininin turkuazına karılıp pişeriz ateşlerde. En esrarlı renk olmayı hayâl ederiz bir nakkaşın fırçasında. Bir tesbih ustasının habbeleriyle yıllarca sürecek çilelerin sabrına çekiliriz. Bir mûsıkî ustasının nefesinde, bir sazendenin mızrabında ağlamaya dururuz bazen.

Göçmüşlere Rahmet Niyazıyla…

Böylesi mülahazalarla Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın Yaşayan İnsan Hazineleri Ulusal Envanteri’ndeki ustalarımızın isimlerine “ömürlerine, sanat ve zanaatlarına bereket” niyazıyla müşfikâne nazar edelim. Göçmüşlere rahmet niyazıyla…

Kültür Ve Turizm Bakanlığı Yaşayan İnsan Hazineleri Ulusal Envanterine tıklayarak ulaşabilirsiniz.

 

İbrahim Ethem Gören/08.04.2025/Yazı No: 445